Sosyal Medya

Makale

Bu ‘monşer’leri hizaya sokacak kimse yok mu?

Abdullah Gül-DışiÅŸleri Bakanlığı’ndan ayrılması üzerinden 10 yıla yakın bir süre geçerken- DışiÅŸleri Bakanlığı’nın eski MüsteÅŸarı Ã–zdem Sanberk’in, kendi aleyhinde yaptığı, ‘F. Gülen Örgütü üyelerinin Abdullah Gül’ün bakanlığı döneminde DışiÅŸleri Bakanlığı’na yerleÅŸtirildiÄŸi’ iddiasından dolayı çok kırılmış, tabiatiyle..

Abdullah Bey açıklamasında, ‘..hakkımda asılsız iddialarda bulunan kiÅŸinin uzun yıllar hizmet ettiÄŸim DışiÅŸleri Bakanlığı’nda MüsteÅŸarlık yapmış olması üzüntü vericidir. Devlet ve siyaset hayatımda izlediÄŸim en önemli ilkeler, liyâkat ve devlete sadâkat olmuÅŸtur’ diyor ve eski müsteÅŸarının, ‘iftiraya varan açıklamalarını yersiz ve maksatlı’ bulduÄŸunu söylüyor.

***

Bakan siyasetçidir; ‘müsteÅŸar’  ise idarî açıdan, her Bakanlık’ta, Bakan’dan sonraki en yetkili kiÅŸi olup, ‘müsteÅŸarı bulunduÄŸu birimdeki devlet bürokrasisinin başıdır.’

Ve görünen o ki, söz konusu emekli diplomatın, aradan 10 yıla yakın bir süre geçtikten sonra, bugün eleÅŸtirdiÄŸi tayinlerde, mutlaka kendi sorumluluÄŸu vardı ama artık o sorumluluk da artık zamanaşımına uÄŸramış olmalı..

***

Evet, bu durum, Abdullah Bey kadar hepimiz için de acıdır. Çünkü 14 yıla varan AK Parti iktidarı boyunca belki de en az hizaya çekilebilen devlet kurumlarının başında, ‘monÅŸer’lerin çöreklendiÄŸi ‘Hariciye’ gelmektedir.

Bir ara, ‘Hariciyecilik’ mesleÄŸinden olmayan birkaç kiÅŸi, büyükelçi olarak vazifelendirilmiÅŸti ama sanırım, ÅŸimdi onlardan da kimse kalmadı. Dahası, emekli ‘Hariciyeciler’, meslekten gelmeyen bu gibi kiÅŸilerin diplomatlığın Ã¶zlük haklarından faydalanamaması için mücadeleler vermiÅŸlerdi.

Yani orası, âdeta yazılı olmayan kanunlarla idare edilen ve herkesin giremeyeceÄŸi bir ‘dukalık’ gibi..

***

Esasen, ‘Hariciye’, bizde hele de son 150 yılı aÅŸkın bir zamandır, kendine özgü mafyatik ve masonik Ã¶zellikler taşıyan bir ‘monÅŸerler’ grubunun tasallutundadır ve bilindiÄŸi kadarıyla, DışiÅŸleri’ndeki, nüfuz edilmesi zor o ‘esrarengiz’ yapıya, DavutoÄŸlu zamanında da dokunulamamıştır.

Tayyîb Bey’in zaman zaman aşılamadığından yakındığı ‘oligarÅŸik bürokrasi’nin en muhkem kalelerinden birisi de herhalde, bu ‘monÅŸerler dukalığı’ olsa gerek...

***

Siyasî iktidar her ne yaparsa yapsın, DışiÅŸleri’nin koridorlarında ve kapalı kapıları ardında, kimlerin ve hangi derin odakların, hangi mekanizmaları ve alınan siyasî kararları, uluslararası hukuk gerekleri adına ne hale getirdikleri ve Bakan’ları ‘bakar-seyreder’ duruma düşürdükleri bilinmektedir.

Abdullah Bey’in, bugün aleyhinde yapılan açıklamalardan acı çekmesi hüzün vericidir 
ama bu hüzün, sadece şahsî olmayıp, hepimiz içindir de..

***

Görülüyor ki, onun yönetimde aradığı ‘liyâkat ve devlete sadâkat’ gibi ilkeler zâhiren doÄŸru gibi gözükse bile bu ilkelerin objektif ölçüler ötesinde daha baÅŸka kriterlerinin de olması gerekir. Bunların başında da, -ilk planda subjektif gibi gözükse de- kiÅŸilerin dünya görüşleri, ideolojileri gelir. Dünya görüşleri ve hattâ yaÅŸayış tarzlarıyla, siyasî sorumlulardan uzak olanlara karar mercilerinde yer verilirse, varılacak nokta burasıdır. Sadece meslekî tecrübe ve bilgi liyâkati, ortak sorumluluÄŸu yüklenmeye yeterli deÄŸildir.

Ki, bu durumun bugün de devam ettiği bilinmektedir.

***

Tek örnek.. T.C. Musul KonsolosluÄŸu DAÄ°Åž tarafından iÅŸgal edildiÄŸinde, orada baÅŸkonsolos olan kiÅŸi, kurtarıldıktan sonra, hangi meziyetinden dolayıdır bilinmez, Büyükelçilik’le taltif edilmiÅŸ ve o da hemen ardından, siyasete atılarak CHP’den milletvekili olmuÅŸtu. O ÅŸimdi Batı’nın diplomatik mahfillerinde, bugünkü Hükûmet’in dış siyasetini yerden yere vurmakla meÅŸgul..

Bu monÅŸer’leri hizaya getirecek kimse yok mu, sahi...

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.